• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/istanbulmuhtarlarfederasyonu/
  • https://twitter.com/istanbulmuhtari

İSTANBUL MUHTARLAR FEDERASYONU

İSTANBUL MUHTARLAR FEDERASYONU

BAŞKAN
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam47
Toplam Ziyaret79459
Takvim
BEYAZ MASA
TRAFİK KAMERALARI

TRAFIK KAMERALARI

istanbul şehir rehberi
SEHIR REHBERI
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER
Sağlık ve Sosyal Hizmetler Web Sitesi
T.C KİMLİK SORGULAMA ve DOĞRULAMA

3.MUHTARLAR TOPLANRISI
Milletimize Aşk ile Hizmet Ettiğimiz İçin Hâlâ Dimdik Ayaktayız; İnşallah Aynı Aşk ve İnançla Çalışmaya Devam Edeceğiz”
 
“Milletimize Aşk ile Hizmet Ettiğimiz İçin Hâlâ Dimdik Ayaktayız; İnşallah Aynı Aşk ve İnançla Çalışmaya Devam Edeceğiz”

 

10 ilden gelen 380 muhtarla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz, bizim kendisinden başka güç kaynağımız ve kendisine hizmetten başka bir gayemiz olmadığını çok iyi biliyor ve görüyor. Biz kalbimizi, kollarımızı ne kadar milletimize açtıysak, hamdolsun milletimiz de bize o kadar sahip çıktı. Bugüne kadar milletimize sadece daha çok demokrasi, özgürlük, hak, müreffeh bir hayat, daha fazla itibar ve imkân vaat ettik. Tüm bu alanlarda Türkiye’yi nereden alıp nereye getirdiğimizi, insaf ve vicdan sahibi herkes görüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 ilden gelen 380 muhtarla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda üçüncü kez bir araya geldi.

Konuşmasına, “Milletin evine, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na hoş geldiniz” diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk olarak 27 Ocak’ta, sonra da 17 Şubat’ta muhtarlarla bir araya geldiklerini hatırlatarak, bugün de, 10 ilden gelen 380 muhtarla bir arada bulunduklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde, ülkemizdeki 50 bin muhtarın tamamıyla bir araya gelmeyi, hasbihal etmeyi ve sofrayı paylaşmayı hedeflediğini söyledi.

“CUMHUR İLE BAŞKANININ BULUŞMASINDAN RAHATSIZ OLUNMAZ”

Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili çok şey söylendiği ve yazıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Aslında, burası bir büyük külliyenin sadece bir parçası. Cumhurbaşkanlığı hizmet binamızın hemen alt tarafında bir kongre merkezi,  onun yanında bir cami, onun bir altında çok amaçlı bir salon, onun bir altında da farklı bir konsept içerisinde de devasa bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’ni inşallah hazırlıyoruz.  Bu kütüphanede de, asgari 4 milyon, azami 5 milyon cilt kitap alacak şekilde burayı projelendiriyoruz. Burası 24 saat gençliğimize, halkımıza açık bir kütüphane olacak ve bu Türkiye’de bir ilk olacak. Tüm bu birimlerin hizmete girmesiyle birlikte, burası, Türkiye’ye yakışır, milletimize yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, hatta belki de bir Devlet Başkanlığı Külliyesi haline dönüşecek.  İleride bu toplantıları, çok daha büyük katılımlarla, inşallah orada sürdürmek arzusundayız. Tabii, birileri bizim burada muhtarlarımızla bir araya gelmemizden, hasbihal etmemizden rahatsız oluyor. Sadece sizlerle burada bir araya gelmemizden değil; il ziyaretlerimizden, oralarda milletimizle hemhal olmamızdan, kucaklaşmamızdan da rahatsızlık oluyorlar. Gidip Yüksek Seçim Kurulu’na başvuruyorlar. ‘Cumhurbaşkanı, 7 Haziran seçimlerine kadar meydanlara çıkmasın, ona meydanlara çıkma yasağı getirin’ diyorlar. Her seferinde ret cevabı alıyorlar, ama gidip yine başvuruyorlar. Cumhur ile başkanının buluşmasından rahatsız olunur mu? Asıl, cumhur ile başkanı arasına duvar örülürse, aradaki mesafe açılırsa endişe etmek lazım. Bunlara en güzel cevabı muhtarlarımız veriyor, milletimiz veriyor. İşte, üçüncü defa bu salonda muhtarlarımızla birlikteyiz. Her hafta devam edeceğiz.”

“BUGÜNE KADAR MİLLETİMLE ARAMA KİMSENİN GİRMESİNE MÜSAADE ETMEDİM, BUNDAN SONRA DA ETMEYECEĞİM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Elazığ ve Malatya, daha önce Bursa’ya gittim, Kırşehir’e ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlatarak, “Önümüzdeki haftalarda da il ziyaretlerimi sürdüreceğim. Hem, Cumhurbaşkanlığı seçiminde verdikleri destek için milletime teşekkür edecek, hem de onlarla kucaklaşarak, hasret gideceğim. Bugüne kadar milletimle arama kimsenin girmesine müsaade etmedim, bundan sonra da etmeyeceğim. Esasen, buna milletim de zaten izin vermez. Biliyorsunuz, 1998 yılında, Millî Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği bir şiiri okuduğum için, hakkımda hapis cezası verilmiş, bununla birlikte siyaset yasağı konmuştu. Bu durumu sevinçle karşılayanlar, ‘O zaman artık muhtar bile olamaz’ diye manşetler atmışlardı. Milletimle aramdaki irtibatı bu şekilde kesebileceklerini, bizleri ayrı düşürebileceklerini sanıyorlardı. Çok sürmedi, yanıldıklarını gördüler. 2001 yılında arkadaşlarımla birlikte kurduğum siyasi parti, 16 ay sonra 2002 yılı Kasım ayında, hamdolsun büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Kurucusu olduğum parti iktidar oldu, ama ben Meclis’e giremedim, dolayısıyla Başbakan olamadım. Tabii bu garabetin daha fazla sürdürülebilmesinin mümkün olmadığı görüldü. Kısa sürede gerekli hukuki değişiklikler yapıldı ve dört ay sonra milletimin bana layık gördüğü görevi devraldım” dedi.

“VESAYET SİSTEMİ İLE ÜLKENİN İLİĞİNİ SÖMÜRENLER, HALA MİLLETİN TERCİHLERİNE SAYGI DUYMUYORLAR”

Milletin iradesine karşı olanlar için muhtarla Cumhurbaşkanı arasında; 21 oyla 21 milyon oy arasında, bir fark bulunmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar, yıllarca millete rağmen; milletin inancına, kültürüne, taleplerine rağmen ülkeyi yönetmeye alışmışlar. Kimi zaman tek partiyle, kimi zaman darbeyle, diğer zamanlarda vesayet sisteminin unsurlarıyla ülkenin iliğini sömürenler, aldıkları bunca derse rağmen hala milletin tercihlerine saygı duymayı öğrenemediler. Sürekli artan desteğiyle, milletimin samimi teveccühüyle üç dönem Başbakanlık yapmış olmam, şimdi de Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmam, onlar için adeta bir kâbustur. Ne diyor Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı; ‘O gazetelerin hepsine el koyacağız” diyor.  “O gazeteler” dediği, kendi gönüllerinin istediği gibi yayın yapmayan, onların çıkarlarına hizmet etmeyen gazeteler. Sorsan, onlar demokrat, ben diktatörüm. Gerçi, bu zorbalık onların genlerinde var. Tek parti döneminin matbuat kanununa göre, “Memleketin umumi siyasete dokunacak neşriyattan dolayı İcra Vekilleri Heyeti kararı ile gazeteler, mecmualar tadil olunabilir” bunu onlar çıkarmışlardı. Yani, işinize gelmeyen tüm basın-yayın organlarını, öyle mahkeme kararıyla filan değil, Bakanlar Kurulu kararıyla kapatabilirsiniz. Onlara ait böyle bir düzenleme. Hatta uygulamada bu yetki, Matbuat Umum Müdürü’ne, bugünkü Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü’ne bırakılmıştı. Tek parti döneminde yıllarca memleketi bu şekilde yönetmeye alıştıkları için, şimdi iktidara geldiklerinde yine aynısını yapabileceklerini sanıyorlar. Hayale bakın… Şimdi yeni bir hayal başladı, 7 Haziran’da seçimi kazanıp iktidara gelecekler, 8 Haziran’da gazetelere ve artık daha başka neleri gözlerine kestirdilerse, onlara el koyacaklar. Kendilerine rehber olarak, ideal olarak Millî Şef dönemini, 1960 darbesini alanlardan başka ne beklenebilir ki?” diye konuştu.

“MİLLETİMİZ, KENDİSİNDEN BAŞKA GÜÇ KAYNAĞIMIZ VE KENDİSİNE HİZMETTEN BAŞKA GAYEMİZ OLMADIĞINI BİLİYOR”

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz kendimize kılavuz olarak sadece ve sadece milletimizi aldık. Milletin bize çizdiği yolda, ondan aldığımız yetkiyle ülkemize hizmet etmenin çabası içinde olduk.  Elbette 40 yılı bulan siyasi hayatımızda eksiklerimiz, hatta hatalarımız olmuştur. Ama milletimiz, bizim kendisinden başka güç kaynağımız, kendisine hizmetten başka bir gayemiz olmadığını çok iyi biliyor, çok iyi görüyor. Biz kalbimizi, kollarımızı ne kadar milletimize açtıysak, hamdolsun milletimiz de bize o kadar sahip çıktı, o kadar destek verdi. Bugüne kadar biz milletimize sadece daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok hak, daha müreffeh bir hayat, daha fazla itibar, daha fazla imkân vadettik. Tüm bu alanlarda, Türkiye’yi nereden alıp, nereye getirdiğimizi, insaf, vicdan ve iz’an sahibi herkes görüyor, biliyor. Burada aramızda, Hatay’dan gelen, Antalya’dan gelen, Adana’dan, Osmaniye’den, Niğde’den gelen muhtarlarımız var. Burdur’dan, Isparta’dan, Mersin’den gelen muhtarlarımız var. İstanbul’dan, Ankara’dan muhtarlarımız var. Soruyorum size, şehirlerinizin 12 yıl önceki hali ile bugünkü hali aynı mı? Mahallelerinizde, köylerinizde yaşayan insanların 12 yıl önceki refah seviyesi ile bugünkü aynı mı? Türkiye’nin 81 vilayetinin hepsinde, 50 bin mahallemizin, köyümüzün tamamında durum böyle” dedi.

“MİLLETİMİZE AŞK İLE HİZMET ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Tüm bunların, yatarak, oturarak, ya da boş lafla olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Çalışarak, koşturarak, ter akıtarak oldu… Ne diyordu rahmetli Muharrem Ertaş oğlu Neşat Ertaş’a: ‘Aşkınan çalışan yorulmaz.’ Eğer aşkınız, sevdanız varsa, o zaman yorulmazsınız. O zaman bu ülkeyi, bugün olduğu gibi ayağa kaldırırsınız. Biz de, aşk ile çalıştığımız, milletimize aşk ile hizmet ettiğimiz için hala dimdik ayaktayız. İnşallah aynı aşkla, aynı sevdayla, aynı inançla çalışmaya devam edecek, 2023 hedeflerimize de bu şekilde ulaşacağız.”

“SÜLEYMAN ŞAH SAYGI KARAKOLU’NDA GÖREVLİ ASKERLERİMİZİN HAYATLARINI TEHLİKEYE ATMAMAK İÇİN BU KARARA VARDIK”

Suriye toprakları içinde bulunan Süleyman Şah Türbesini, nakl-i kubur ile sınırımıza yakın bir bölgeye taşındığına da kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu türbenin bulunduğu alan, 1921 yılından beri Türkiye toprağı olarak kabul ediliyor. Türbenin yeri, geçmişte, baraj inşaatları sebebiyle iki defa değişmişti.  Bu kez de, güvenlik sebebiyle türbenin yerini değiştirmek durumunda kaldık.  Türbenin bulunduğu alanda yer alan Süleyman Şah Saygı Karakolu’nda görevli askerlerimizin hayatlarını tehlikeye atmamak için bu karara vardık. Bakınız biz 102 gün 49 başkonsolosluk görevlimizi sabırla ihtiyatla takip ederek, onlara zarar gelmeden hamdolsun kurtardık. Eğer bu muhalefetin ağzına baksaydık, eğer bunların düşündüğü gibi hareket etseydik, Allah muhafaza bir operasyon yoluna gitseydik, belki de bu kardeşlerimizin bir kısmı bugün hayatta olmayabilirdi” diye konuştu.

“SİYASET DUYGUSALLIK KALDIRMAZ; SİYASET AKIL, BİLİM VE TECRÜBEYLE YAPILIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin duygusallık götürmediğini, siyasetin akılla, bilimle, tecrübeyle yapılan bir iş olduğu, onun için de insanı yönetme sanatı olduğuna işaret ederek, “Öyle birileri gaz versin, bu gazla beraber yürü, böyle şey olmaz. Hamdolsun Musul’daki başkonsolosluğumuzda çalışan kardeşlerimizi nasıl alıp geldiysek, burada da dikkatli olmamız gerekiyordu. Burada da bizim 39 tane askerimiz var. Başlarında bir binbaşımız, Oğuzhan Binbaşı ve oradaki ekibi, bizim orada bundan sonraki süreçte de görev yapacak yavrularımızla bunu gayet güzel bir şekilde tereyağından kıl çeker gibi halletmemiz gerekiyordu. Aylarca bunun çalışmasını yaptık, Hükümetimizle, Genel Kurmayımızla, oturduk bunları haritalar üzerinde çalıştık. Uzun süren titiz çalışmaların ve planlamaların ardından, bir gecede bu operasyonu yaptık ve başarıyla neticelendirdik. Hükümetimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, başarılı çalışmalarından dolayı bir kez daha tebrik ediyorum.  Her bakımdan gıpta edilen bir operasyon olmasına rağmen, birilerinin bu konuda olumsuz bir algı oluşturmak için yoğun çaba sarf ettiğini görüyoruz. Bu konuda söylenen sözler, cehalet boyutunu aştı, iftira boyutuna ulaştı. Hâlbuki mesele o kadar açık, o kadar net, o kadar ortada ki…Bölgede büyük bir karmaşa ve çatışma ortamı var. Bizim de orada askerlerimiz bulunuyor. Ortalık toz duman iken bizim askerlerimizi bile bile ateşe atmanın bir anlamı var mı? Yok, biz de ne yaptık? Bu noktada Suriye içerisinde farklı bir alana, farklı bir yere burayı taşımamızın faydalı olacağı kanaatine vardık. Süleyman Şah’ın kabrini, yine Suriye sınırları içinde bir başka yere naklettik. Ülkemize çekip almadık. Akıl ve vicdan sahibi kim buna karşı çıkabilir? Ama işte karşı çıkanlar var. Üstelik bunu da, tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı iftira mahiyetindeki ifadelerle yapıyorlar” dedi.

“BU ÜLKENİN ORDUSUNA BU DENLİ ÇİRKİN YAKIŞTIRMAYI YAPANLARI SİZİN TAKDİRİNİZE BIRAKIYORUM”

Milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Başbakan’a, Genelkurmay Başkanı’na ve bütün bu operasyon içinde yer alanlara karşı yapılan saldırıya sessiz kalamadıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bir siyasi partinin başkanı ülkenin, Cumhurbaşkanı’na, Başbakanı’na Genelkurmay Başkanı’na, onların nezdinde tüm askerlerimize akıl almaz ithamlarda bulunuyor, seviyesizce hakaretler yağdırıyor. Tek bir Mehmetçiğin burnunun kanamaması için her türlü hassasiyeti gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve Hükümetimizi hedef alanlar, önce dönüp kimlerle yan yana olduklarına bir baksınlar. Açık söylüyorum; bunlar ancak, ülkesine yabancılaşmış bir zihniyetin Genelkurmay Başkanımıza, akla hayale gelmemiş ifadelerle saldıran bu zat, önce aynaya bir bakması lazım. Sen şu anda Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi dahi olamazsın. Terörle mücadele diyorsun, senin bugüne kadar terörle mücadele adına yaptığın bir şey var mı? Ama bizim Genelkurmay Başkanımız, subaylarımız, dağlarda, taşlarda, bunlar görev yaptılar. Bunlar oralarda görev icra ettiler, terörle, teröristle mücadeleyi bunlar sürdürdüler. Sen sadece Ankara’dan kurusıkı atıyorsun. Önce haddini bileceksin. Bir taraftan da milliyetçi ayaklarına takılacaksın, bu nasıl bir milliliktir. Kendi Genelkurmay Başkanı’na edepten uzak, bu ifadeleri yakıştırmak bir defa gerçekten akla iz’ana sığmaz, böyle bir şey olamaz. Onun için ben de diyorum ki, milliyetçi olduğunu söyleyenler, şakşakçıları konuşmuyorum, bu ülkenin ordusuna bu denli çirkin yakıştırmayı yapanları ben sizin takdirinize bırakıyorum. İnanıyorum ki bunlara gereken dersi, cevabı siz saati geldiğinde verirsiniz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, operasyonun gayet akıllı bir şekilde yapıldığını ve en ufak bir toprak kaybı olmadan, sınıra en yakın yerde, coğrafi olarak uygun bir alanda yerleşimin yapıldığını belirtti.

“MİLLETİMİZİN GÖZBEBEĞİ ORDUMUZA SALDIRMALARINA ASLA İZİN VERMEYİZ, VERMEYECEĞİZ”

 “Milletten umudu kesenler, işi, milletin askerine, ordusuna, onun komutanına saldırmaya kadar vardırmışlardır. Bugüne kadar ülkenin, milletin hayrı için taş üstüne taş koydukları görülmemiş olanların, bu başarılı operasyonu bahane ederek, milletimizin gözbebeği ordumuza saldırmalarına asla izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Milli iradenin temsilcilerine ve milletin bağrından çıkan kahraman ordumuza yönelttikleri saldırılar için kendilerini şiddetle kınıyorum. Milletimiz, bu densizliklerin, bu haddini bilmezliklerin hesabını elbette kendilerinden soracaktır.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye bu operasyonu hiçbir örgütle işbirliği içinde veya onların izniyle asla yapmadığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin bu örgütlerle iş birliği yapmasına ihtiyacı olmadığını, ülkemizin bu iradeye, bu güce ve imkâna sahip olduğunu belirterek, operasyonun başından sonuna kadar Türkiye’nin kendi kararıyla, kendi planlamasıyla, kendi imkânlarıyla ve kendi kabiliyetiyle yürütüldüğünü, buradan kendilerine bir pay çıkararak, kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışanlara da asla itibar edilmemesi gerektiğin söyledi.

“MUHALEFET ESED REJİMİ İLE BERABER HAREKET EDİYOR”

Muhalefetin burada Esed rejimi ile beraber, oradaki terör örgütleri ile beraber hareket ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Çünkü bu harekete, bu operasyona karşı çıkanların yeri, onların yanıdır. Bunu böyle bilmemiz lazım.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan türbelerin, tarihimizin, kimliğimizin, kültürümüzün önemli birer mührü, köşe taşı olduğunu söyledi.  Coğrafyamızın dört bir yanına yayılmış olan türbelerimizin, manevi önemlerinin yanı sıra, bu topraklardaki varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin, adeta birer anıtı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Yahya Kemal, Madrid Büyükelçiliği görevini yürütürken, bir sohbet sırasında, Türkiye’nin nüfusunun 14-15 milyon olduğu söylenir.  “Hayır” der Yahya Kemal, “Türkiye’nin nüfusu 50 milyondur”. Etraftakiler şaşırarak, “Ama bu nasıl olur?” diye sorarlar. Bunun üzerine, toprağı işaret eden Yahya Kemal, “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız” der. Evet, biz toprağın altına defnettiğimiz ölülerimizi unutmayız. Onların hatıralarını yaşatma konusunda, pek az millete nasip olacak bir hassasiyetimiz vardır.”

“BİZİM, TOPRAĞA GÖMÜLSE DE TARİHE SIĞMAYACAK NİCE KAHRAMANLARIMIZ VARDIR”

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, “Sana Dar Gelmeyecek Makberi Kimler Kazsın? ‘Gömelim Gel Seni Tarihe’ desem, Sığmazsın.” dizelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekten de bizim, toprağa gömülse de tarihe sığmayacak nice değerlerimiz, nice büyüklerimiz, nice kahramanlarımız vardır. Dünyanın geniş bir alana yayılmış şehitliklerimiz bulunuyor. Biz, bu şehitlerimizin izini bulduk, tespitleri yaptık, projeleri hazırladık ve hepsini de ülkemize, tarihimize yakışır şekilde ihya etmenin çabası içinde olduk. Myanmar’da 1.600 şehidimizin bulunduğu iki şehitlikte çalışmalar başladı. Hindistan’da bir şehitliğimizi tespit ettik, onunla ilgili çalışmaları başlattık. Polonya’daki şehitliğimizle ilgili proje çalışması bitti, yakında inşasına başlıyoruz. Slovakya’da aynı şekilde iki ayrı yerde defnedilen şehitlerimizin naaşlarını bir yerde toplayıp şehitlik inşasına ilişkin çalışmalarımız devam ediyor. Sadece ülke dışındaki değil, ülke içindeki şehitliklerimizi de ihya ediyor, şehitlerimizin aziz hatıralarına uygun hale getiriyoruz. Adeta unutulmuş, terkedilmiş, Çanakkale şehitliklerinin bulunduğu bölgeyi, ecdadımızın şanına yakışır şekilde yeniden düzenledik. Şöyle 12 yıl öncesine gidin, 12 yıl önce Çanakkale Şehitliklerinin hali neydi, gidenler bilir. Maalesef rezillikti, biz orayı ele aldık ihya ettik., inşa ettik ve orada, müzeler, öyle merkezler oluşturduk ki, giden çocuklar gençler oradaki filmlerle adeta tarihe yeniden dönüyorlar. Biz göreve geldiğimizde yılda 250 bin ziyaretçisi vardı, Çanakkale Şehitliklerinin, şu anda 2.5-3 milyon ziyaretçisi var. Şimdi Sarıkamış Harekatı’nın gerçekleştirildiği, o büyük acının yaşandığı bölgede yeni bir çalışma başlattık. Her yıl on binlerce genç Sarıkamış’a gidiyor, bizim organizasyonumuzla. Niye?  Dedelerin, şehitlerinin uğradığı o saldıkları görsün. Beni dedem de orada şehit oldu. Biz oraların kadrini biliriz. Bu muhalefet sadece konuşur. Sarıkamış’a kaç kere gittin diye sor, semtine bile uğramamıştır. Sarıkamış deyince aklına onun, kayak gelir. Olayın gerçeği farklı. İnşallah orayı da, Çanakkale gibi tarih hafızamıza kazandıracak, şehitlerimizin, gazilerimizin manevi hatıralarının yad edildiği, örnek bir yer haline getireceğiz.”

“SÜLEYMAN ŞAH’IN BU MİLLETİN KALBİNDE BİR YERİ VARDIR”

Nerede şehitlik varsa, bize ait bir hatıra varsa, gidip, bulup, onun azizliğine ve hatırasına uygun şekilde üzerlerine düşeni yaptıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Süleyman Şah Türbesi’nin de bunlardan biri olduğunu belirtti. Önemli olanın rivayetler, ayrıntılar değil, Süleyman Şah’ın bu milletin kalbinde edindiği yer ve makamın olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan , “Bu millet, o topraklar başka bir devletin sınırları içinde kaldığında bile Süleyman Şah’ın türbesine sahip çıkmışsa, herkese buna saygı duymak düşer.  Daha düne kadar, dini mahiyet içeriyor diye türbe kavramının kendisine dahi karşı çıkanların bugün takındıkları tavrı görünce, insan şaşırmadan edemiyor. Biz, o türbeyi sınırımıza yakın bir yere taşımakla, hiçbir hakkımızdan, hiçbir iddiamızdan vazgeçmiş değiliz.  Sadece askerlerimizin can güvenliğini temin, türbenin manevi hatırasına tazim için bir tedbir aldık, geçici bir nakil yaptık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun millî bir mesele olduğunu kaydederek, bu meseleyi günlük siyasete alet edenlerin, her şeyden önce Süleyman Şah’ın manevi hatırasına saygısızlık içinde olduklarını söyledi.

Türkiye’yi okumaktan aciz olanların, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri doğru değerlendirmelerini beklemenin yanlış olacağını bildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama yine insan, biraz izan, biraz sağduyu, biraz hakkaniyet beklemeden de edemiyor. Bir kez daha, bu ülkenin, bu milletin hayrına söyleyecek sözleri olmadığını gösterenleri, ben sizlerin takdirine, maşeri vicdanın değerlendirmesine bırakıyorum. Anadolu’nun ilelebet vatanımız olmasını sağlayan muazzam mücadelenin büyük kahramanlarımızdan biri olarak milletimizin gönlünde taht kuran Süleyman Şah’ı rahmetle yâd ediyorum.  Bu vesileyle, Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu yere o türbeyi yaptıran Abdülhamit Han’ı da rahmetle anıyorum” dedi.

“MUHTARLARIMIZI, DAHA ÖNCEKİ DÖNEMLERLE MUKAYESE EDİLEMEYECEK KADAR GÜÇLENDİRDİK”

Kendisinin, mahalli idare, belediye kökenli bir siyasetçi olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Başbakanlık döneminde de, vatandaşımıza doğrudan, yüz yüze hizmet sunmaları sebebiyle, mahalli idare yönetimlerine özel önem verdim. Mahalli idareler konusunda 2004, 2005 ve 2008 yıllarında çıkardığımız reform niteliğindeki kanunlarla, bu alanda yeni bir dönem başlattığımıza inanıyorum. Bugün de, Cumhurbaşkanı olarak, muhtarlarımızdan başlayarak, tüm mahalli idare yöneticilerimizin daima yanlarında olmaya devam ediyorum. Tabii muhtarlıklarımız, hem kamu yönetimin, hem de demokratik sistemin ilk basamağıdır. Demokrasi yerelde başlar, sizde başlar. Bunun için muhtarlarımızı, üstlendikleri bu çok önemli konuma uygun hizmet şartlarına kavuşturmamız gerekiyor.  Geçtiğimiz 12 yılda, gerek maaş düzenlemeleriyle, gerekse belediyelerle ilişkileri konusunda, muhtarlarımızı, daha önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek kadar çok güçlendirdik. Hatta şu anda Meclis’te görüşülmekte olan İç Güvenlik Paketi’yle, büyükşehirlerde köyken mahalle haline dönüşen yerleşim yerlerindeki muhtarlarımıza evlendirme yetkisi de veriliyor” diye konuştu.

Muhtarların uygulamada bir takım sıkıntılar yaşadıklarını da söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları gidermek için İçişleri Bakanlığımız yeni bir sistem geliştirdi. Adı, Muhtar Bilgi Sistemi… Geçtiğimiz toplantıda muhtarlarımıza tanıtımı yapılan Muhtar Bilgi Sistemi, muhtarlarımızın kamu kuruluşlarından yapacakları taleplerin kayıt altına alınmasını ve takibini sağlıyor. Bu sistemle, muhtarlarımızın taleplerine kulak asmayan belediye başkanlarını, kaymakamları, valileri, İçişleri Bakanlığımız doğrudan görüp, takip edebilecek. Muhtarlarımıza yardımcı olan herkese teşekkür ediyorum. Onlara zorluk çıkartan, taleplerini görmezden, duymazdan gelen herkesi de buradan ikaz ediyorum. Muhtarı karşısına alan mahalleliyi de, yani milleti de karşısına alır. Milleti karşına alanın da iflah olması mümkün değildir. Akıllı idarecinin yapacağı iş, muhtarlarımızın mahallesi için, mahalle halkı için kendisine getirdiği tüm talepleri dikkatle dinlemek ve gereğini yerine getirmektir. Benden söylemesi…  İşte, milletin sesine kulak vermeyenlerin hali ortada. Biraz sonra geçeceğimiz yemek salonunda sizlere dağıtılacak formlarla bunun ilk adımını atıyoruz. Bu sistemin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

“BİZİM GENLERİMİZDE BAŞKANLIK SİSTEMİ VARDIR”

Başkanlık sistemi konusunda muhtarlardan soru yöneltilmesi üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim genlerimizde aslında başkanlık sistemi vardır, tarihimizden gelen böyle bir sistem vardır. Öyle veya böyle parlamenter demokrasiye geçildi, parlamenter demokraside de dünyadaki örneklere baktığımız zaman bir yere kadar bir şeyi yakalarsanız; bu istikrar olabilir, şu olur-bu olur. Ama bir yere geldikten sonra orada patinaj başlıyor, artık daha ileri gidemiyorsunuz, orada kalıyorsunuz. Çünkü bir kilitleme söz konusu. Bakın şu anda iç güvenlik yasası, torba yasası Parlamentoda görüşülüyor. İktidar Partisinin 312 tane milletvekili var, muhalefetin tamamı 220. Düşünebiliyor musunuz, 312 milletvekilini 220 milletvekili kilitliyor. Ve şu anda maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanvekili bir bayana akla hayale gelmez hakaretler, affedersiniz küfürler yapılabilecek kadar ileri gidenler var. Böyle bir edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? Biliyorlar ki, biz bu işi başaramayacağız, er veya geç bu torba yasa çıkacak, bunu biliyorlar; o zaman boşluklardan nasıl istifade ederiz de bunu engelleriz.

“DERTLERİ TERÖR ESTİRMEK SURETİYLE MECLİS’İ KİLİTLEMEK”

Düşünün masanın üstündeki çanı söküp onu kıracak kadar ileri gidebiliyorlar. Kürsüyü işgal edebiliyorlar. Ve kimisi affedersin, teröristlerin yüzlerine taktığı maskeyi Parlamentoda yüzüne takıyor. Şimdi böyle bir şey olabilir mi? O zaman senin bu terör örgütünden ayrı yanın ne? Çünkü bunlar da onu savunuyor, onların uzantısı. Ondan sonra özgürlükler diyorlar, ondan sonra demokrasi diyorlar. Ne demokrasisi, ne özgürlüğü, sizin böyle bir derdiniz yok, derdiniz başka. Derdiniz; terör estirmek suretiyle bu Meclis’i kilitlemek. Ve bakıyorsunuz şimdi orada bir şey var. Ne var? Ana Muhalefeti, diğer muhalefet partileri, bir de tabii dışarıda paralel yapı, dördü birleşmişler, dördü burada acaba biz bu süreci nasıl tıkarız? Bunu aşmanın tek yolu başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemi olduğu anda böyle bir şeyi yapmak mümkün değil. Bakın değişik uygulamaları var. Mesela Meksika’da, işte geçenlerde oradaydım, yasama organının başkanı kim biliyor musunuz? Başkan, yani bizdeki cumhurbaşkanı orada aynı zamanda yasama organının da başıdır, yürütmenin de başıdır. Fakat çalışmalar nasıl diyorum? Bana anlatıyor, biz gayet halimizden memnunuz, iyi gidiyor. Amerika’ya bakıyorsun, orada demokrasi mi yok? Dünyada en ileri demokrasi nerede? Sorulduğunda Amerika deniyor. Ekonomide hakeza Amerika deniyor. Peki, bunlar bu başarıyı neyle yakaladılar? Başkanlık sistemiyle. Ve çok enteresandır, onlar da parlamenter demokrasiyle bir yere kadar geldiler, orada patinaj başladı, ondan sonra sistemi değiştirdiler, başkanlık sistemine geçtiler ki aradan 30 sene geçti ve bir anda pik yaptılar, yükseldiler.

İDEAL BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

Başkanlık sisteminde bir defa parlamentonun, milletvekillerinin, bu iki kameralı sistem olur, tek olur. Biz şahsen tek olmasının daha isabetli olacağını düşünüyoruz. Yani hem senato, hem millet meclisi olmasına gerek yok. Aynen bugünkü gibi olur ve sana verdiği yetki neyse, başkana verdiği yetki, sen ancak o yetkiyi kullanabilirsin, ondan daha ileri gidemezsin, o yetkiyi kullanacaksın. Ve denetim noktasında güçlüdür, iyi hesaba çeker. Ve bundan niye çekiniyorlar söyleyeyim. Şimdi onlar biliyorlar ki bu millet bize bu ülkede iktidar yetkisi vermez. Çünkü millet kendi değerlerine sahip çıkanları arıyor, kendine hizmetkâr olanları arıyor ve kalkıp da karşısında el pençe divan duracak olanları değil. Millet, ‘sen benim vekilimsin, dolasıyla millet olarak bize hizmet edeceksin’; olaya böyle bakıyor millet. Kalkıp da milletvekili ol, ondan sonra afra tafra yap, olmaz. Daha tevazu sahibi olacaksın, daha mütevazı olacaksın. İster Cumhurbaşkanı ol, ister Başkan ol, ne olursan ol hiçbir zaman tevazudan asla fire vermeyeceksin. Sonra her zaman söylüyorum; ne olacaktı ya, gideceğimiz 2 metreküp mezar değil mi? O mezara geldiğinizde hoca efendi kalkıp da Cumhurbaşkanı niyetine mi diyecek, Başbakan niyetine mi diyecek? Milyarder, trilyarder niyetine mi diyecek? Er kişi niyetine diyecek, o mezara gömecekler gidecekler. Ama eğer sen bu dünyada hoş bir seda bırakmışsan, ne ala. Bırakmamışsın, inan hep lanetler gelir arkandan. Onun için önemli olan bu. İşte bunu milletçe beraber yapmaya mecburuz” dedi.

“CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI’NI ŞEREFLENDİRDİĞİNİZ İÇİN HER BİRİNİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı şereflendirdiğiniz için her birinize çok çok teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı. “Milletin evini, Cumhurbaşkanlığı Sarayını şereflendirdiğiniz için her birinize bir kez daha teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Allah yar ve yardımcınız olsun diyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlara hitabının ardından öğle yemeğine geçildi.

  
2239 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Hava Durumu